Çarşamba

Zeki Triko'nun Model Secmelerindeydim!


Ben dahil 5 kisi yeni sezon mayo secmelerine cagrildik. Ustumde saks mavisi bir bikini sirami bekliyorum. Ayagimda da gene ayni renkte bir topuk saheseri.

Adim okunuyor, one cikiyorum, basliyorum yurumeye. Yalniz birseyler yanlis bu secmelerde. Hepimiz gayet yurdum insani tiplemeleriz. Boy desen 1.65'i gecen yok, basen desen elma armut seklini coktan almis, hepimiz koyu kumraldan esmere tonlanmisiz.

One cikmamla ayagimin tokezlemesi bir oluyor. Ayakkabi yere yapimis sanki, ayagimi kaldiramiyorum. En sonunda atiyorum ayakkabiyi yuruyorum. Gobegim benden onde giriyor secme odasina.

'Yalniz' diyorum, 'ben hamileyim, yani en iyisi ben gideyim de diger arkadaslar denesin sanslarini'. 'Ha bu arada, siz aslinda biraz da sarisin ya da acik kumral yabanci modellerden cagirsaniz daha iyi olmaz miydi???'

Hak veriyorlar, ben cikip gidiyorum, oh ustumdeki stresi atmisim...

Sabahin 5'inde yeni evin catirdamalarina ve kanon yapan klise canlarina esinle uyanip, bir saat saga sola donup olmayinca asagi kata inip etrafi kontrol edip tekrar yatinca iste boyle kabuslar gorulebiliyor.

Bu aralar kabuslar benden sorulur! Degisen hormon dengeleri sayesinde hic bos gecmiyor gecelerim:) Kabustan cok abuk sabuk ruyalar da denebilir gerci!

Pazartesi

Şef'in Masasına Oturmanın Dayanılmaz Hafifliği

Evet oturduk, gittik şefin masasına oturduk.
Geçen cumartesi eski alt komşularımızın 6 aydır bizi davet(!) ettiği De Kas'a sonunda gittik, ama içeride o hoş ortamda oturmak yerine şefin masasına oturduk (ya da...:).
Önce ezik hissettim kendimi, herkes içeride sadece biz mutfakta kokteyl masasından bozma bir düzenin içinde oturuyorduk. Temizleyici kokularının yemek kokularına karıştığı, devamlı kirli tabakların geçtiği bir köşede.
Ama şef oturduğumuz andan itibaren bize özel ilgi ve sevgi gösteriyordu sağolsun.
Meğer efendim biz o içerideki hoş ortamda oturanların tam iki buçuk katını ödemekteymişiz kişi başına!!! Bunu tabii gecenin sonu gelmeden öğrenemediğimiz için (akıllılık edip de birinternet sitesine baksak kolayca anlayacaktık oysa!), gecenin sonuna doğru bize içerideki masalarda peynir ve tatlı servisini yapmayı teklif ettiklerinde pek sevindim.
De Kas 1926 yılında kurulmuş dev bir sera aslında. Şimdi kendini tamamen kendi organik ürünlerini üretip bunları servis etmekle konumlandırmış olsa da bize gezdirdikleri serayı görünce bu konumlandırma ne kadar gerçekçi karar veremedik.
Bizim geceye dönersek, kişi başına yaklaşık altı başlangıç, bir ana yemek, bir peynir tabağı, iki kere tatlı servisi ve masaya yaklaşık 10 şişe şarap, şampanya, tatlı şarabı vs vs açıldığını görünce kendimi çok da ezik hissetmemem gerektiğini gecenin sonuna doğru anladım aslında :)
Neyse eğer ki ilginizi çekerse şefin masası dışında gitmek isterseniz bence gidilebilir bir yer, tarihçesine ve diğer detaylara burada bakabilirsiniz, DE KAS.

Yok ben illa Şefin masasına gideceğim ve şefin özel bakımı altına gireceğim diyorsanız önce buraya tıklayınız! Ben tekrarını hiiç hiç almayayım.

Kısaca bu mevsim için olası yiyeceğiniz şeyleri sıralarsak,

İstiridye (benimkini pişirmişler ama aldığım lokmanın cazur cuzur kum efekti çıkarması üzerine gerisini aşkıma pasladım), karides (çatalla ameliyat ettim, bıraktım), bıldırcın (deniz ürünü değil ama şimdibu halimle riske atamayacağım, kenarından ısır bırak), çiğ somonlu kanepe (ben çiğ somon yemiyorum diyince bana da sağolsunlar domuzlu kanepeyi uygun görmüşler, ben de onu komşuma uygun gördüm), kodbalığı (yarısını ye bırak), deniz ürünli risotto (pirinclerini ayıkla ye), kabaklı pay (oh beee), kırmızı havuclu pırasalı salata (midelere şenlik), bool peynirli peynir tabağı (bana kremsi ayak ve inek kokulu fransız peynirleriyle gelmeyin ya...şu kaşar türevini keşke daha çok koysaydınız), fesleğenli dondurma (içim ferahladı), elmalı tart (elmalarını yedim), ekşi başa bir tart (fazla mı kaçırıyorum tatlıyı bu gece?), kek (yağını esirgememişler sağolsunlar ama saat 12yi geçmiş yemeeee)...

Sonuç, bir restaurant açılacak, yanına bir sera yapılacak, mutfağa masa atılacak ben de şef olacağım, köşeyi döneceğim!!!

Çarşamba

Otuzzzz!!!


Aslıcııım ellerine sağlık, doğumgünü pastam süperdi!!!

Cuma

Kardı Kıştı Masaldı

5 yıl önce bugün bir kış masalında başladı bizim hikayemiz. İstanbul'u tam anlamıyla felç edecek kar fırtınasından saatler önceydi hazırlanmaya başlamam. Sabah annem uyanmış ufka bakarken, "yok yok bugün kar yağmayacak" diyordu beni rahatlatmak için. Oysa biliyorduk ki akşama doğru kar yağışı (sonradan kar örtüsü adını alacak olan yağış) başlayacaktı.

Kardı kıştı şubattı, bizim masalımızın başlangıcıydı o gün.


Neler mi oldu 5 Şubat 2005'te?


Sarah Brigthman başlattı geceyi, "It's a beautiful day" çalıyordu biz içeri girerken. İtalyanca bilen kişi sayısının sadece 2-3 kişi olması sayesinde ucuz atlatıyorduk gecenin ilk kısmını, çünkü bizi büyüleyen ve ilk günden düğün giriş parçası olmasını istediğimiz şarkıda Sarah Un bel giorno, per morire diyordu, anlamına gelirsek- Ölmek için güzel bir gün!!! Hem de şarkının bence en güzel, en romantik yerinde geciyordu bu sözler...Neyse önemli olan bizim ne hissettiğimizdi bence! Puccini'nin Madame Butterfly operasından alınan bu sözleri bir de opera versiyonunda dinlemek isterseniz tıklayın.:)Ilk dörtlük yeterli olacaktır! Yeniden evlensek yeniden bu parçayı seçerim!


Yeniden evlensek demişken gelinliğimi ve aslında altında yatan püsküllü aşkım tarlatanımı o kadar çok sevmiştim ki (ya da gelin olma ve şımartılma psikolojisini) 5 yıl sonra yakın arkadaşlarımızı çağırıp yeniden mini düğün yapsak diye planlar yapmıştım kendi kendime....5 yıl meğer ne kadar kısaymış, ne çabuk geçermiş, yeniden düğün falan hikaye oldu tabii. İlk konu o minicik kuş yuvamıza sığmayan masal diyarından gelen kül kedisi tarlatanımın gidişi oldu. Sonra biz Amsterdam'a taşınırken tavuskuşu kuyruklu gelinliğim Antalya'ya taşındı ve 5 yıl sonra bugün mini düğün bana hayal oldu :))
Tarlatan demişken, o ne kartopu, ne tüllü, ne hayal ürünü birşeydi. Evimde yer olsa kesinlikle atmaz, bir köşede saklar, arasıra çıkarır giyerdim! Kız çocuklarının tüllere olan düşkünlüğünden midir, küçüklüğümden beri 7 gelinliğe sahip olmuş olmamdan mıdır bilmem o tarlatana (her kadar adı tam tarlatan degildiyse de, demirli fln degildi hafif birseydi) aşık olmuştum ben!

Peki gelin elindeki çiçeği bencillik etmeyip atmaz mı düğünde bekar arkadaşlarına? Atar ama ben atamadım! Çiçek de pek hoşuma gidince kaptım elimde çiçeği eve getirdim, taze güllerin ne kadar çabuk solacağını bilemeden...Oysa bir arkadaşım bir sprey sıkarsam onların öylece kalacağını söylemişti, yalanmış, iki gün sonra çöpteydiler!


Kendi saplantım tarlatanla güllerimi bir köşeye bırakıp da düğüne dönersek, düğün başladıktan bir saat sonra pamuk pamuk kocaman kar taneleri düşmeye başladı İstanbul'a. Masal gibiydi, dışarıyı izleyebiliyorduk deli gibi dans ederken, bir süre sonra keyif yerini endişeye bıraktı uzakta oturanlar için çünkü kar durmak bilmeden yağıyordu.


Kar yağdı yağdı yağdıııı sabaha kadar yağdı...Bembeyaz yaptı Istanbul'u, masum, duru, sakin tül tül beyaz bembeyaz.


Tüm yolları kapattı kar, bizim balayımızı iptal etmemize, şehir dışından gelenlerin saatlerce rötar yemesine sebep oldu. Ama manzara muhteşemdi. Gene evlenelim, gene kar yağsın, gene hayat dursun, gene fonda It's a beautiful day çalsın, ve ben gene O'na evet diyeyim...


Bu arada aşağıdaki fotoğraf da düğünden hemen sonraki günlerde çekilmiş, ileride nerede yaşayacağımızı anlatıyor sanki kupalarımız!


Perşembe

Ezeeeelden Beri!


Meger bir tek Ezel'imiz eksikmis. Bunca zamandir bosuna inat etmis durmusuz populer dizileri izlemiyogruuz biz ailecek diye.

Herkes bir Ezel izliyor musun diye tutturmus giderken, biz henuz Dizi Nasil Izlenir 1 dersini alirken, Ezel yurumus de gitmis.

Peki neymis bu Ezel? Pek cok Turk insaninin en can alici noktasina basan, haksizlik, ask, intikam vs vs duygular uzerine kurulu ama bence kendini(en azindan 9.bolum itibari ile) izletebilen bir dizi. Lost'u bu kadar sene izlediysek evelallah Ezel'i de izleriz diyorum. Ne eksigimiz var ki Lost'tan? zamanda sekmeler, geri donmeler, ileri gitmeler derken cok da izlenir bir dizi olmus bu da! (biraz da amerikan zimbirtisi dizilerden baymislik da var tabii)
Bunu soylerken henuz 9.bolumde oldugumuzu hatirlatmak isterim, ha ileriki donemde bayarsa bu zincirleme olaylar bilemem.

Simdilik mutluyuz, aksamlari sahanda catlamis iki yumurta misali L koltugumuza yayila yayila izliyoruz Ezelimizi. Sonra ne mi oluyor?

Zaten bu ara uyku sorunlari ile bas eden ben bir de zihni sinir (saga mi yatmaliyim, yok sola degil miydi?, simdi neredeler?, eziyor muyum?, bu pijama dar mi?, duz yatarken uyandim sorun olmus mudur?, saat kaac?, tuvalete gitsem mi?,yoksa uyanmamis gibi mi yapsam?, e hadi kalkayim hooop) sorularim arasinda Ezel kabuslarini da goruyorum...

Aslinda bizim dizilerle hikayemiz cok once basladi ama cook yavas ilerledi. Daha nisanliyken Sex and the City izlemeye baslamis, sonra bir iki yil civarinda dizisiz kalmistik. Sonraki ilk dizimiz gene popularitesi nedeniyle baslarda reddettigimiz ama sonra dayanamayip kendimizi derin kuyulara attigimiz Lost oldu. Biz bazen haftalarca televizyon acmayan bir ciftiz. Hatta bu yuzden bu tasinma seansimizda televizyon aboneligi almamak gibi bir girisimde bulunuyoruz.

Dizilere donersek, Amsterdam'a tasinmamiz ardindan sekteye ugrayan saat 20.00 sonrasi sosyal yasamimizi biraz canlandirmak icin dizilere el attik. Ama oyle kolay olmadi. Dusunun bir dizilerden oldum olasi nefret eden bir kocaniz var, her dizi izleyeni gordugunda sen de miii yaaa yapan, umarim bir gun boyle olmam diyen bir koca.

Ama kader aglarini oruyor. Milano'da cook ic bayici gecen is gunun ardindan paralize halde otel odasina gelen kocaya damardan Hanimin Ciftligi izlettiriliyor. Henuz kendine gelemeyen koca ne oldugunu anlamadan ikinci doz Hanimin Ciftligi veriliyor. Kafasi dagilan koca bir bakmissiniz ucuncu bolumu kendi talep ediyor! Boylelikle elin Italyalarinda bir gece, 3 bolum Hanimin Ciftligi izleyerek geciriliyor. (bu erkege dizi izletme konusunda Murat'tan almis oldugumuz taktiklerin faydasi buyuk tabii ki-onun notlarini da baska bir yaziya eklemek lazim)

Sonrasi malum, 'askim bak ask'i memnu diye de bir dizi var, biliyorum sevmiyorsun boyle fenalik gecirten ask mesk dizilerini ama bir iki bolum izleyelim' diyerek kanina giriliyor ve 50. bolumden bu diziye de baslaniyor.

Koca almis gazi, koca dizi izliyor, bu kacmaz derken bir gun kendisi bir teklif getiriyor, Ezel'i de mi izlesek??? iste diyorum bu benim askim!

O gun bugundur Ezel izliyoruz, meger bir Ezel'imiz eksikmis ezelden beri!