Perşembe

Herenstraat

Bir iki gundur bu sokak pek ilgimi cekmis durumda. Keizersgracht ile Herengracht arasinda konumlanmis bir ara sokak.
Guzel restaurantlar ve ev-mutfak aksesuari magazalari var. Ozellikle Niels benim cok hosuma gitti. Cok sevgili Pluto ile orada yeniden karsilastim! Onu tekrar gorebilmek icin taa Isvec'e gitmem gerektigini zannediyordum, meger yanibasimdaymis...Tabii gorunce hemen Plutolu pecete ve mutfak icin havlu aldim. Ayrica bizdeki Karinca magazasinda satilan urunlerin oldugu bir magaza daha var. Yani vaktim, naktim, enerjim ve ilgim var derseniz bu sokaga bi ara ugrayin derim. Unutmadan Royalukb urunleri de var Niels'te...

Salı

Bronz Adriyatik, Yeşil Kara Orman, Navigasyon Hanım ve Fransızlar

Bronz Adriyatik: Bizim için Hırvatistan sularını anlatıyor.


Yeşil Kara Orman: Almanya'nın yeşil bir bölgesi.


Navigasyon Hanım: Bir süre önce bizimle yaşamaya başlamış, güzel sesli, orta yaşlarda, genellikle uyumlu ama dediğini yapmayınca asabileşebilen, dişi yer yön bulma uzmanı.


Fransızlar: Her daim gıcık olduğum, genelleme yapmanın kötü birşey olduğunu bilmeme rağmen bana genelleme yaptıran, Paris isimli şehirlerini de sever gibi yapmaya çalıştığım ama bir türlü sevemediğim, muhalefet, cynical, critical, vs vs insanlar.
Bronz Adriyatik'e yapılan yolculuk havanın sıcaklığı, nemi, benim 36 derecede şehir otobüsüne binme fikrim, yanaşılan belediye rıhtımları, iki kişi yelken yapma zorlukları, e burada çok da değişik birşey yokmuş, bizim denizler daha güzel gibi söylemlerin eşlik ettiği faktörler yüzünden planlanandan (planlar bozmak için değil mi?) biraz erken, Dugi Otok adasının Sali kasabasında sona erdi. Ardında yanan dönüş biletleri, yakan beş yıldız ötesi fiyatlı şehir oteli, bir tencere caanım zeytinyağlı barbunya, amele yanıkları ve 1.5 kiloluk Croatia yelken kitabı bıraktı.


(Bir saniye burada RyanAir ile olur da uçan olursa onları bari mağdur etmemek için bu parantezi açmam lazım. Efendim sakın oyle aa ne güzel, 21 gün oncesinden checkin açılıyormuş diyerek reminder kurmayın. Check in sonrası ne değişiklik kabul ediyorlar ne de iptal). Bir de insani stres ediyorlar boarding pass'inizi yazdirmazsaniz 40 euro falan...


Bronz Adriyatik'e dair çok gözlem var tabii ama baska zaman değinirim (bize çok benziyorlar, bizi denizde ilk karşılayan unsur karpuz kabuğu oldu!)
Yeşil Kara Orman ise alternatif tatil arayışının sonunda bulunan destinasyon. Ben Almanya hakkında önyargılı başlamıştım seyahate ama fikrimi değiştiren birkaç yer oldu. Düsseldorf mesela beklediğimden bayagi farklı çıktı. Hatta şirin ve kokoş bile geldi bizim kaldığımız kısmı. Tek sorun otelde nereden geldiklerini anlayamadığım basbayağı bıyıklı kadınların varlığı oldu! Hayır arap değiller, araplar bakımlı oluyor genelde, bu kadınlar böyle rahat 15 metreden bakınca bıyıkları görünen kadınlardı!!! Dehşet içinde kaldım!
Köln, bir daha zorunlu olmadıkça gitmek istemeyeceğim bir şehir ki benimkinin öngörüsü ile sadece gece kalmak için stratejik olarak seçtik. Bir kere tam merkez denilen kısımda korku filmine gayet ev sahipliği yapabilecek kapasitede kabus bir kilise var. Zaten sevmem kilise vs gezmeyi, ama bu karşısından bakınca bile ürkütücü...buraya fotoğrafını bile koymak istemem ki zaten çekmedim de...Ren Nehrinin oluşturduğu vadi özellikle araba ile geçmek için çok keyifli, her tepede bir şato var, et yemekleri çok güzel, yalnız dikkat edilmesi gereken nokta yaş ortalaması oldukça yüksek :)
Kara orman oksijen sevenler için birebir, gözlere şenlik yemyeşil ormanların arasından geçiyorsunuz. Kalmak için Baden-Baden şehrini seçtik. Oldukça güzel parkları, sosyete tipleri, termal suları ve gene yüksek yaş ortalaması ile bir gece geçirmekten zarar gelmeyen hoş bir yerdi. Her ne kadar atlarına bınıp bara gelmiş bir cift gormek acayip olsa da!!!Orada oylece durmus ickilerini yudumluyorlardi...

Şimdi asıl çileden çıkaran olay bu Kara Orman öncesi oluyor.

Navigasyon Hanım, ben, benimki hep beraber şen şakrak Ren Vadisini geçmişiz, şarkılar eşliğinde gidiyoruz. (Almanya otoyollarinda hiz siniri yok bu arada, tavsiye edilen hiz siniri var sadece o da 130 km! )Navigasyon Hanım'dan da rica etmişiz bizi Baden-Baden'e götürür müsün? diye. Ona güvenimiz sonsuz, kendimizi onun emirlerine bırakmış, sağa dön sola kıvrıl diye ilerlerken ben sağ camdan bir baktım Fransa'ya Hoşgeldiniz yazıyor.

Ya bu kadın bizi Fransa'ya mı getirdi? dememe kalmadan bir avuc ici bizi durdurup sağa aldı. Bu arada önümüzden arkamızdan arabalar akıyor, gelen geciyor, bizi seçti Fransız sahsiyet. Biz ve 5 adet TIR. Gümrük polisi geldi, nereye yolculuk dedi, biz de tabii Almanya'dan gelip Almanya'ya gidiyoruz diyince bizi daha da bir sağa aldı. Baden-Baden'e gidicektik de bu Navigasyon Hanım soktu bizi sizin ülkeye dedik ama nafile. Bu arada karsi tarafta zırnık ingilizce yok tabii, el kol isaretleri ile anlaşıyoruz. Neyse ki elimize bir karton tutuşturdular. Ingilizce açıklaması 'sizin aracınıza radyoaktif görüntüleme yapacağız, aractan inin, biz sizi çağıracagız, malınıza mulkunuze radyasyon sinmez merak da etmeyin, fotograf filminiz varsa alın'. Yani kısacası bizim arabanın MR'ını çekecekler. Ben tabii elma, armut, makine ne varsa radyoaktif aldım indim. Topaç kafali amca radyasyon sınırının dışına çıkmamı işaret etti. Ben kocam olmadan çıkmam diyecektim ama birinin de arabayı MR aletine sokması lazım bir yere kadar. Neyse yaptık bu denilenleri, araba gözümüzün önünde aletle haşır neşir oldu. Bir de bu aletin rapor çıkarmasını bekledik 15 dakika TIR'larin arasinda.

Simdi asıl tartışma konumuz 'neden bizi seçtiler?' bunun cevabını etrafa dikkatli bakinca çok iyi anladık. Şöyle ki: Bir Hollanda plakalı araba, içi oldukça boş, camlarından birşeyler sarkmıyor, arkada 3 çocuk yok, bisikletler yok, üst bagaj yok, arkasında devasa karavan yok ve ustune ustluk 90 km ustunde seyir ediyor (90 km aşınca fazla yakıyor ya, o yuzden pek gecmiyor arkadaslar 90'ı:)! Olmaz ki boyle bir NL plakalı araç! Tabii ki dikkat çektik!