Cuma

Yaprakları Beklerken

Yağmur çiseliyor...'Kusura bakma, yaz geldi geçti, artık benim mevsimim geldi, o yüzden ben yavaştan çiselemeye başlayayım' dercesine...Genelde yağmur 'yağmıyor' burada, usul usul çiseliyor...Özür diliyor sanki düştüğü yeri ıslattığı için. Gri bulutlar yeryüzüne o kadar yakın ki, sanki yağmur değil, bulutlar çiseleyerek yeryüzüne iniyor.
Havanın daha da karardığı kış günlerinde bazı günler sokak lambaları hiç kapanmıyor. Bence şehrin en güzel aksesuarları-turuncu romantik sokak lambaları.
Kanallara düşüyor turuncu uzuun uzun ışık yansımaları...
Bu şehri gece daha çok seviyorum.Sokaklardakı o sessizliği ya su tavuklarının bozuk salıncak sesleri ya da 30 yıllık bisikletlerin paslı gıcırtıları bozuyor (ya da o cok sinirimi bozan scooterlar).
Sonbahar geleli çook oldu buralara, şimdi yaprakların sararıp düştüğü en son bahar zamanı. Belki sonbahar yerine ilkkış da denilebilirmiş hissiyatını yaratan, kombinin gazına basılmasına sebep olan günler bütünü.
Şimdi Amsterdam'ın yapraklarını bekliyorum, sarı sarı, usul usul kanallara inmeye başlayacaklar yakında. Günlerce öylece suda yüzecekler, kanaldan geçen gezi teknelerine aldırmadan bir o yana bir bu yana salınacaklar...Kısa ömürleri kanal temizleme teknesinin ağlarına takılıncaya kadar devam edecek. İşte o gün gerçekten kışın geldiğini anlayacağım...
Çıkardığı buhar yüzünden kışa en çok yakışan nostaljik teknelerden birinin fotoğrafı ile noktalıyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder